Bir Sonraki Pandemi AntiMikrobiyal Direnç mi?
Bir Sonraki Pandemi AntiMikrobiyal Direnç mi?

DSÖ, onlarca yıldır antimikrobiyal direncin "küresel sağlığa yönelik en büyük tehditlerden biri" olduğu, kronik olarak gözden kaçırıldığı ve şimdiden dünya çapında milyonlarca ölüme neden olduğu konusunda uyarıda bulunuyor.

Bakteriler, doğal seleksiyon kuralları sayesinde her yeni antibiyotiğe karşı çok hızlı bir şekilde direnç geliştirir ve dirençli suş çok kısa zamanda baskın hale gelir. Seri olarak üretilen ilk antibiyotik penisilinin artık etkili olmamasının nedeni budur. İskoç bakteriyolog Alexander Fleming, 1945'te penisilini keşfedip Nobel ödülü aldığında, hayat kurtaran antibiyotiklerin işe yaramaz hale gelebileceğini aslında görmüş ve "Laboratuvarda penisiline dirençli mikroplar yapmak zor değil" demişti. Fleming'in kâbusu gerçek oldu. Antimikrobiyal direnç (AMR) hızla artıyor ve 2050 yılına kadar her yıl on milyon insanı öldüreceği tahmin ediliyor.

Direnç gelişiminde her şey değiştirme hızıyla ilgilidir. Yaygın olarak kullanılan bir antibiyotik, sonunda dirençli suşlar tarafından işe yaramaz hale getirilirse, yeni ve daha iyisine geçebilmeliyiz. Bu nedenle, zaten direnç oluşturmuş olanları değiştirmek için yeterince iyi bir hızda yeni antibiyotikler geliştirmeye devam etmemiz gerekir.

Bir antibiyotiğin gerçekten etkili olduğu gösterilirse; tıbbi tavsiye, onu mümkün olduğu kadar az reçete etmek ve en zor vakalar için saklamak olacaktır ( çoklu ilaç direncine sahip "süper mikroplara"). Antibiyotik ne kadar iyiyse, onu o kadar az kullanmak isteriz.

Gerçekten ihtiyaç yoksa doktorların antibiyotik reçete etmekten kaçınmaları gerekir. Enfeksiyonları önlemek, antibiyotik direncine karşı korunmanın en iyi yoludur. Bireylerin kendilerini ve ailelerini korumak için hijyen kurallarına uyması, el yıkama alışkanlığı geliştirmesi, tüm enfeksiyonların antibiyotiğe ihtiyacı olmadığını bilmesi, doktorlarına antibiyotik yazılması için baskı yapmaması, doğru antibiyotiği, doğru dozda, doğru süre boyunca aldığından emin olması gerekiyor. Bu kurallara uymamak bakterilerin ilaca maruz kalmasını hızlandırır, böylece direnç gelişimi ve yayılımını hızlanır.

2021'de Lancet'te yapılan bir inceleme,  dünya çapında antibiyotik kullanımının bir resmini çekmek için çeşitli kaynaklardan gelen verileri bir araya getirdi. Yüksek gelirli ülkelerde antibiyotik tüketimi 2000 ile 2018 arasında aynı kalırken. Tüketimdeki artış daha çok düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşandı. AMR krizini körükleyen, yanlış tanılarla ilaçların uygunsuz kullanımıydı. Örneğin beş yaşın altındaki çocuklarda antibiyotik reçeteleri incelendiğinde solunum yolu hastalığı tanısı alanların  %80'ine gereksiz antibiyotik reçete edildiği tespit edilmiştir.

Yıllardır dikkatsizce kullanılan antibiyotikler, süper mikropların yaygınlığını artırıyor. Diğer taraftan AMR’nin tahmin edilenden daha hızlı arttığı, düşük ve orta gelirli ülkelerde antibiyotik ve antifungallara erişimin "özellikle acil" olduğu düşünülüyor. Bu düşünce tüm söylenenlere ters gelebilir. Ancak, düşük ve orta gelirli ülkelerde asıl sorunun ilaç kıtlığı, alternatiflerin sınırlı olmasının bakteri ve mantarlara direnç geliştirme fırsatı verdiği düşünülüyor.

2022 Lancet incelemesine göre, artık HIV veya sıtmadan çok daha fazla insan dirençli enfeksiyonlardan ölüyor. 2019 yılında 4,95 milyon insan, antibiyotik direncinin rol oynadığı hastalıklardan kaybedildi. AMR, HIV’dan daha fazla insanı öldüren "sessiz bir salgına" dönüşüyor ve bizim tedavisi zor bakterilerin neden olacağı dünya çapında bir sağlık krizine gerçekten ihtiyacımız yok.

Her hakkı saklıdır © DÜZEN SAĞLIK GRUBU POLİKLİNİĞİ
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı Mah. 2400 Cad. No: 2 Çayyolu-Çankaya/ANKARA Tel: (0312) 240 02 22 Faks: (0312) 240 07 72